Adam konuşmaya başladığı an sanki sözleri birer ok gibi
kulağıma saplandı. Söylediklerini duyamıyordum. Fakat o da bunu söylememe bile
izin vermeden hararetli bir şekilde devam ediyordu anlatmaya. Ara sıra başımı
sallayıp ‘’tabi tabi.’’ Demekten başka bir şey yapamıyordum. İlk anda farkına
varmamıştım ama sonradan anladım ki duyamadığım tek şey adamın sesiydi.
Etraftaki sesleri duyabiliyordum. Parkın dışındaki duraktan kalkan otobüsler,
yan taraftaki parktan gelen çocuk sesleri, martılar, serçeler… Hepsini
duyuyordum. Bu adam bana ne anlatıyor, bir insan tanımadığı birine bir anda
nasıl bu kadar çok şeyi duraksamadan anlatır, ben niye söylediklerini
duymuyorum ? Gibi sorular kafamda dolanırken bir ara durdu adam. Hemen girdim
araya ‘’Yahu dayı, sen konuşuyorsun da ben seni duymuyorum.’’ Dedim. Başını
hafifçe öne doğru sallarken sanki anlıyorum, biliyorum gibisinden bir şey dedi.
Bir fırt daha aldı sigarasından ve devam etti yine aynı şekilde anlatmaya.
Olanlara bir anlam bulamamış, şaşkınlıkla aptallık arası bir yerde anlıyormuş
gibi yapıyordum. Bir süre daha devam ettikten sonra bir anda ayağa kalktı adam.
Elimi kavradığı gibi sertçe sıktı ve arkasını dönüp uzaklaştı.
Olayı anlamlandırmaya çalışırken bir sigara daha yaktım.
İkinci nefesimi aldığım anda biri geldi, oturdu yanıma. Bir sigara da o yaktı.
Beraber karşıya bakıp sigaralarımızı dumanlarken omzuma dokundu birden. Aynısı
oldu. Duyamadım dediklerini. Bir anda korku kapladı içim kalktım ve koşarak
uzaklaştım.
Eve geldiğimde olayın şokunu atabilmiş değildim. Her şeyi
duyuyor fakat insan sesini duyamıyordum. Bilgisayarımı açtım ve internetten
araştırdım böyle bir şeyin olup olamayacağını. Bir şey bulamadım. İçten içe
bütün bunların bir anlamı olması gerek diye düşünüyordum. Evet bir anlam gerek,
gerek ama ne ?
Saat gece yarısını çoktan geçmiş sokaklar havlamalı
çetelerin istilasına çoktan uğramıştı. Sigaram bittiği için evden çıkmam
gerekiyordu fakat sokağın durumundan dolayı hafif çekiniyordum. Neyse. Kendi
içimde büyük, insanlık için küçük bir atılım yaparak attım kendimi dışarı.
Durum halen devam ediyor mu, insanları duyabilecek miyim ? Merak ediyordum.
Bana doğru yürüyen ikişerliden dört kişiyi karşımda görmemle küçü,k tatlı bir
heyecan kapladı içimi. Fakat sonuç beklediğim gibi olmadı yanımdan geçerlerken
konuşmadılar. Ya da konuştular ama karanlıktan dudak hareketlerini fark
edemedim. Çok önemli değildi bu hayal kırıklığı. Benzin istasyonuna girecek,
kasadaki kişiye ‘’Bi’ 216 soft.’’ Diyecek ve meseleyi çözüme kavuşturacaktım.
Yine beklediğim gibi olmadı. İçeri girdim. ‘’Bi’ 216 soft alabilir miyim ?'' dedim. Karşılık olarak kasada duran yirmili yaşlarına yeni girmiş genç arkadaş
bir şeyler söyledi fakat duyamadım. Sigara paketini aldım, parasını ödedim
çıktım benzin istasyonundan.
İş artık ciddiye binmişti. Ciddi ciddi insanları duyamayan
insan olmuştum. Aklımdan ünlü psikiyatri uzmanlarının isimlerini geçirmeye
başladım. Zaten bir tane ünlü psikiyatri uzmanı ismi biliyormuşum hemen bitti.
Sabaha daha saatle, hafta içine daha da saatler vardı. Eve girdim tekrar. Yolda
aklıma gelen fikri hemen uygulamaya koyuldum. Telefonumdan ses kaydediciyi
açtım ve lüzumlu, lüzumsuz bir sürü kelime tükettim. Kaydı dinlerken anladım ki
kendi sesimle ilgili sıkıntı yok. Sıkıntı benim haricimdekilerde. Ya bütün
insanlık bir araya gelip bana bir güzel planlanmış bir şaka yapıyor, ya aklımı
kaçırıyor ya da üstün ırkın ilk temsilcisi oluyordum.
Pazartesi sabahı şu aklıma ilk gelen ünlü psikiyatri
uzmanının kapısındaydım. Selamlaştık. İçeri girdim, oturdum ve konuşmaya
başladık. Durum geçerliliğini koruyor fakat ünlü uzmanımız sanki durumu anlamış
bozuntuya vermiyor gibi bir hal içerisindeydi. Susmadım ama bütün başımdan
geçenleri anlattım uzun uzadıya. Anlatmayı bitirdiğimde ünlü uzmanımız ben
anlatırken yazdıklarını verdi bana. Okumaya başladım, ‘’İlk geldiğiniz andan
itibaren rahatsızlığınızı fark ettim. Siz anlatmaya devam ettikçe yaptığım
tespit daha da kuvvetlendi. Rahatsızlığınız kendinden başka birini
duyamamaktır. Latince ismini yazarak kafanızı karıştırmak istemedim.
Rahatsızlığınıza gelecek olursak, bu durum pek sık görülmese de bilinen bir
durumdur. Yoğun stres altında kendi içine kapanma olarak da adlandırabiliriz.
Tedavisine gelecek olursak, size klasik yatıştırıcılar dışında pek bir şey yazamam.
Bunu kendi içinizde zamana yayarak çözmeniz gerekmekte.’’
Vay be ! Kendi içime kapanmışım haberim bile olmamış. Uzmana bak şak diye anlamış rahatsızlığı.
Ünlülüğünün hakkını veren ünlüymüş.
Uzmandan yazmasını istediğim yatıştırıcıların reçetesini aldıktan
sonra eczaneye uğradım. Sekiz kutu aldım sonra da eve geldim. Yaklaşık üç
haftadır evden çıkmıyorum. Yatıştırıcılarım çok güzel yatıştırıyorlar. Yatışık
bir hayatım oldu. Ev de güzel. Karayolu
tabelası gibi adam oldum. Kendi kendime yetiyorum. Hep söylüyorum, hiç
dinlemiyorum. Kayıtlara da devam ediyorum. Her güne 5 kayıt yapıyorum üç
dakikalık. Sonunda bu kayıtlar ne olacak, duyabilecek miyim insanları
bilmiyorum. Ama olsun kayıt önemli, kayıt gerek…