Güneşe Karşı.
Yeni Foça, Şubat 2014.
Uyumadan uyanmıştı adam bugün. Alarmı çalmıştı her zamanki gibi 08.22’de. “Düşten de mor bir aşkı yaşadın da gittin yar, düşten bemol bir aşkı yaşadın da gittin yar. Bir gittin ki sus oldu pusa büründü hisar. Bir gittin ki sus oldu pusa büründü hisar. “ Uyanıktı ama kapatmadı alarmı. Devam etti dinlemeye; “ Bir vapur dumanıyla sanki gelecek gibi, bir gün gelecek elbet Ütopyalar Güzeldir.” Duyması gereken cümleyi duydu ve kapattı alarmı. Zaten giyinik yatmıştı ve işe gitmesine daha tamı tamına 48 dakikası vardı. Harika. Mutfakta aldı ilk soluğunu. Kahvaltısını hazırlaması bi buçuk dakikaya tekabül etti. Simsiyah bir kahve. Sade hayatına selam edercesine. Bir sigara tutuşturdu dudaklarının arsına. İkinci soluğu temiz hava almak için çıktığı balkonda aldı. Bir nefes sigara, bir nefes yağmurlu gün doğumu. Bir yudum da sade hayat.
“Ütopyalar güzeldir be.” dedi sigarasını söndürürken.
Sevgiye uyanmıştı bu sabah adam. Hem de uyumadan. Bir göz mesafesi kadar uzaktı mutluluğa. Biliyordu çünkü gözleri değse onun gözlerine o “dakka” aşık olurlardı. Ortak bir yalnızlık bulurlardı kendilerine. Buluşurlardı. Sonsuz bir buluşma noktası ondan sonra. Her görüşte yeniden aşık olurlardı ilk görüşe inat.
Yalnız geçmezdi geceleri, burnunu yaslayacak bi’ omuz olurdu yanında. Huzurun sınır komşusu. Belki saçını bile okşardı ha burnu omuzdayken? Olamaz mı?
Evdeki bütün ritüellerini sırasını dahi sektirmeden bitirdi. Artık çıkmaya hazırdı. Son kontroller. Ceplerini yokladı. “Sigara, çakmak, anahtar ve cüzdan, heh tamam.” Gün’ün ikinci kısmına geçmişti artık. Sokak ritüelleri başlasın. Evin karşısındaki kedi; sevildi, bütün mahalle esnaf; selam(!) verildi. Çaycıya seslenip “nane limon ada karışık abi, yine fazla kaçırmışım dün akşam” denildi. Dükkan açılmaya müsait.
Bugün günlerden Ütopya.
Klasik bir günün sonuna yaklaşılırken “hiç tanımadığı” sevgilisi geldi çattı gözlerini adamın gözlerinin önüne. Hiç ayırmak istemezcesine. Yeni tanışmış gibi yaptılar.
“Şey, ıı merhaba bi de 100 gr kahve” diyebildi kadın. Utangaç bir gülümsemeyle.
“Tabii ki, şey merhaba yani.” Dedi adam tanıdık gözlere.
Sonra; sonrası da olmayıversinmiş bu seferlik.
Bu hikaye de yarım kalsınmış. Belki bir gün hayat tamamlarmış.