Yağmur Sesi



Teldeki Güneş. 

Seferisihar 2014.


"Bulutlar" dedi adam. "Bulutlar  her şeyi güzelleştiriyor yahu!"

Sıradan bir pazar sabahında, kötü fotoğraflar çekerken düşmüştü bu düşünce adamın kör zihnine. Evine yürüyorken, evde içeceği kahveyi düşlüyorken. Çok da uzak değildi zaten düşüncelerine. Hemen vardı evine, ilk işi oldu kahvesini yapmak. Sonra da balkonda onu içmek tabii ki.

"Bulutlar kesinlikle kadın olmalı" diye geçirdi içinden. Balkonundan hala bulutlar gözüküyordu zira. Güneşe baktı gözünün ucuyla. "E güneş de olsa olsa erkek olur." dedi sesli bir şekilde. Kimse olmasa da kendi kendine sesli konuşmayı severdi.

"Kadınlar hep ağlıyor."

"Bulutlar hep yağmur getiriyor."

Güneşe ne demeli peki? Yakıyor Dünyayı. Dolduruyor bulutları da yağmur yağdırıyor. Erkeklere ne demeli peki? 

Kahvesinin son yuduma sakladı bu düşünceleri. Aslında sayısız fikir vardı aklında Bulut'un kadınlığı, Güneş'in erkekliği ile ilgili.

Umursamadı düşüncelerini bu kez. Son yudumuyla içti bütün sade fikirlerini. Şekersiz. Sütsüz.

Kendini aramaya çıkmıştı oysa yola. Karanlıktı yol alabildiğine. El yordamıyla ilerliyordu zifiride. Hiçbir şey çıkmıyordu karşısına. Dokunamıyordu hiçbir şeye.

Yürüdükçe hissizleşti. Yürüdükçe kör oldu karanlığa.

Biri seslendi "sorna". "Bi kadın" sesi duydu. Öyle güzel seslendi ki kadın, vazgeçti yolundan. Açmadı gözlerini yine. Bıraktı yoklamayı karanlığı.

Düştü güzel sesin peşine. Yeni yol çizdi kendine. Kadına da yeni hikaye yazdı. Baştan yazdı tüm hikayeyi.

Geriye ne bir yol kaldı ne de kadının hikayesi.

Sevgi kaldı bir tek o yolda.

Artık sadece güzel ses vardı kulaklarında adamın. Sağır olmuştu başka seslere. Hiç bitmeyecek bir ses yerleşmişti kulağına. 

"Bana sorsan Tanrı'nın sesi derim." 

Her yağmurda duydu kadının sesini. 

Yağmamış yağmurlarda bile.

Yaşanmamış tüm dokunuşlarda hissetti.

Yağmurun her damlasında.

Sıyrıldı sayısız maskesinden adam. 

Sesi dinledi.

Ses oldu.

"Güzel Sesli Kadın'a."