Zin zin diye çaldı kapılar ve rin tin tin diye geldi olmayan
köpeğim. Çin çin diye çınlayan kulaklar, ziv ziv diye geçen arılar vardı o
saatte. O saat ki martıların uçmaktan haz etmediği, çayın bayatladığı
saatlerdi. Öyle saatler ki gece gece insanı düşünmeye sevk eden, zevk-i şer
eden, şer-i zevk eden ve damarlara zerk edilen hemoglobil katkılı bilmediğim
bir şeydi. Papa mesela altın tahta otururken kıçı hiç üşümüyor muydu? Altın
sonuçta, en iletken madde değil mi ? Belki de değil biz en iletkenini bulana
kadar. Altını kibritle eritmeye çalıştım, kibritim bitti. Ya bir de kibrit
üreten bey ağabeyler çok yalnız. Düşünsene kibrit üretiyorsun her kutuda
ortalama 40 çöp var ve sen yalnızsın. Garip hakikaten garip.. Gözlüklerin
düşsün Fazıl.