Gecen gece rüyamda nasıl oluyorsa iki arabam vardı. O kadar
kabullenemedim ki varlıklarını, ruhsattaki isimleri kontrol ettim. Fakat yine de
benimmişler. Hayat işte ne zaman ne çıkacağı belli olmuyor. Rüya da olsa
hayattan sayıyoruz. En mutlu insanlar, en mutlu rüyalar…
Yalnızlık üzerine yapılan bir araştırmada yalnızlığın
insanın en doğal hali olduğunu savunan bir tezle karşılaştım geçenlerde.
Garipsedim ilk başta, olayı bilimsel bilimsel öyle güzel anlatmışlar ki
‘’ulan harbiden de böyle.’’ Dedim kendi içimden. Evet, harbiden de öyle. Bazen
etrafıma bakıp sorguluyorum insanları. Neden varlar, neden yanımdalar ? Hemen
bitiyor gerçi çok insan olmadığından dolayı. İşin içinden pek çıkamıyorum. İnsan
insanla neden vakit geçirme isteği duyar, pek anlamlandıramıyorum. Öyle veya
böyle yıllardır, asırlardır bize anlatılan insan sosyal varlıktır fikrini öyle
benimsemişiz ki aksi abesle iştigal olmuş.
Azami iktisat, asgari harcama dönemlerimden birindeyim. Çoğu
üniversite öğrencisi gibi. Pencereden kızıl gökyüzünü izliyordum. Asfalt damla
damla ıslanmaya başlamıştı ki, muazzam bir şimşek ışığıyla aydınlandı ortalık
ve ben sigaramdan bir nefes aldım. ‘’Ulan halen sesi gelmedi ne şimşekmiş.’’
Diye içimden geçiriyordum ki pek gecikmeden duyuldu şimşeğin sesi. Kim bilir
hangi zavallı bulutlar çarpışmıştı diye düşündüm ilkokul bilgilerimle. Sonra
fark ettim ki hoşuma giden şimşekten çıkan ışık değil, ses hiç değil. Ben o
aradaki acaba ne zaman duyacağım anını seviyormuşum.
Şıp şıp şıp damlalar asfaltı ıslak ıslak boyamaya devam
ediyordu. Hızlıca evlerine yürüyen insanları izliyordum. Hızlı gitmelerinin
sebebi ıslanmamak mı yoksa şimşek korkusu mu bilemiyorum. Bildiğim bir şey
varsa sayın okur yağmurda yavaş yürüyorsanız ya aşıksınızdır ya da dertli. Biri
takıldı gözüme koşmak ile hızlı yürümek arasındaki seçimi henüz yapamamış,
adımlarını yağmurun damlalarıyla yarıştıran biri. Sigarası çekti dikkatimi.
Yağmurlu havada dışarıda sigara içmeyi pek sevmem. Hem kokusu daha çok siner
üstünüze hem de yağmur sigarayı ıslatır. Ama o biri bunları pek umursamadan
kömürlü lokomotif edasıyla ilerliyordu. ‘’Ne garip adam.’’ Dedim kendi içimden.
Sonra adam görüş mesafemden çıktı peşine başkaları geçti ama onlar sigara
içmedi. Onun kadar önemli olmadı benim için.
Ağzına kadar dolmuş, neyse bir sonraki sigarada boşaltırım
şimdi çöp kokmasın diye bir türlü dökemediğim küllüğüme sigaramı bastım,
penceremi kapattım ve içerideki dünyama döndüm.
Ve evet en önemlisini söylemeyi unutuyordum, hayat
uykusuzluk, yatıştırıcı ve ağrı kesiciler ile beraberken sanırım daha yavaş,
daha anlaşılır oluyor…