Martılar Veli Toplantısına Katılmaz


‘’Günaydın.’’ Dedi sınıfa girdiğinde hoca. Otuzlu yaşlarının ortasında, saçları kısa ve elindeki alyanstan anlayacağımız üzere evli olmalıydı. Burnundan aldığı nefesin sesi boş sınıfın duvarlarından çarparak kendine dönüyordu. Sinirli olsa gerek veya burnundaki et buna sebep. Belki de sabahın körü bir saatte koyulmuş olan veli toplantısına sadece iki velinin gelmiş olması üzmüştü onu, bilinmez.

Bilirsiniz sayın okur kadınları anlamak günümüz şartlarında artık bir sanat.
Saat ilerlemeye, katılım gösteren veliler çoğalmaya başladı. Branş hocaları birbiri ardına girip çıkmaya ve hep aynı şeyleri tekrar etmeye devam ettiler. ‘’Bu sınıf bir harika, çocukların hepsi mükemmel, başarı oranları çok yüksek.’’ Ha bu arada Melike hoca var, bilmem bilir misiniz ama Melike hoca iyi ki var. Çünkü Melike hoca mantıklı düşünmeyi bilen, lazım bir insan.

Her ne kadar insan inanmak istese de bu söylenenler pek samimi gelmedi bana. Yahu on altı dersi olan bir lise son sınıf öğrencisi nasıl başarılı olur, niye olur ağabey ? Ben lisedeyken sayın okur çok başarılı değildim. Başarılı da değildim. Ben lisedeyken çoğu zaman öğrenci de değildim. Lise bizim için ara sıcak veya tali yoldu ana yola bağlanan. Çok durmazdık üzerinde sanki çok önemli işlerimiz varmış gibi yapacak. Sigara içerdik mesela sahilde derse girmeyip, martılara simit atarken. Sabahın ilk saatine koyulan dersin zil sesi değil, ilk vapurun sesi iyiydi bizim için o lazımdı sanki bize.

Yıllandıkça unutulan, unutuldukça kurutulan dostluklarımız kaldı geriye birde on liraya satılan fakat alma zorunluluğumuzun olmadığı lise kupaları.