Emek Pub




Özlem
Sığacık, Temmuz 2014.
Fotoğraf İçin Teşekkürler Ayrıca Teşekkür
Ayırca Ekstra Fotoğraf Merak Edenler İçin 
Diğer;  Fotoğraflar


“Hafıza insanın düşmanıdır, hatıraları ise kiralık katilidir. Geçmişinde iyi ve ya kötü günde diye bir şey yoktur Toprak. Sadece ardında kalan, ardında kalanlar vardır. Bazı şarkılar gibi dostum. Çığlıklar geçer üzerinden şarkıların, bulutlar geçer. Sarılmaksızın kimseye ama. Ruhun gitse bile geçmez bazı şarkılar.” dedi Rüzgar yeni tanıştığı arkadaşına. Rüzgar masasında oturmuş birasını içiyordu öylece Toprak yanına gelip ona salça olana kadar.

Toprak barın müdavimlerindendi, zaten hemen üst katında oturuyordu barın. İlk kez görmüştü Rüzgar’ı burada ve hemen yanında almıştı soluğu.

“Merhaba dostum rahatsız ediyorum ama yeni falan mı taşındın bu civara? Çok gelen giden olmaz da bu bara bizim ekipten başka.”

Rüzgar ilk başta çok rahatsız edici bir bakış atsa da Toprak’a cevap verme tenezzülünde bulundu. “Aynen dostum arka mahalleye taşındım ve tek başıma içki içebileceğim bir yer arıyordum, “Emek Pub” yazısını görünce giriverdim işte.” dedi bakışını sonradan düzelterek.

Toprak’ın biraz yüzü düştü zaten çok da yüksek bir yüze sahip değildi; ”Rahatsız ettim öyleyse, kusura bakma içmene devam edebilirsin” diyerek arkasını döndüğü sırada Rüzgar kolundan hafifçe tutarak “Lütfen otur bara geliş amacım oydu, seni kırmak için söylemedim dostum, hem yeni taşındım buraya, arkadaşlar iyidir. Hem insanın hiç tanımadığı birinin hikayesinin dinlemek kadar güzel bir şey yoktur. Ben Rüzgar bu arada.” dedi.

Oturdu Toprak Rüzgar’ın masasına. “Memnum oldum dostum, ben de Toprak. Direkt sormak istemezdim ama neden taşındın bu berbat mahalleye” dedi Toprak sigarasını yakarken.

Toprak’ın paketinden hiç sormadan bir sigara çekti Rüzgar. Yaktı. “Hatıralar dostum, hatıralar. Asla peşini bırakmazlar ama sen sürekli uzaklaşmak istersin. Hiç bilinmedik yerlere gitmek istersin. Giden ölü tarafın mıdır onu ben de bilmiyorum dostum. Her insan bir tarafı ölüdür ama onu net bir şekilde biliyorum.” dedi.

Hemen her gece buluştular aynı barda birbirlerine söz vermeden. Hemen her gece denk geldiler aslında “Emek Pub”da. Toprak’in hayatına yeni birisi ilk kez belki de. Rüzgar’ın çok iyi bir dinleyici olması sağlamıştı ya da bunu. Bu yüzden anlatma isteği geliyordu her şeyi.

Bu sohbetlerine kadar Toprak hayatında olan biten hiçbir şeyin farkında olmadığını anladı. Hiçbir yere gitmemişti ki Toprak. Hatıralarının içinde yaşıyordu. Mesela bar sahibi Osman Abi’nin sol gözünün neden kör olduğunun farkında olmamıştı bu geceye dek. O gece öğrenmişti Osman Abi’sinin gözünün 11 yıldır kör olduğunu ve bunun sadece gözüne bir demir parçası kaçarak paslanma sonucu olduğunu. Hiçbir şeyin farkında değildi Toprak, Rüzgar’a salça olana kadar.

Rüzgar her şeyin farkında olan bir adamdı. Mottosu “Farkında olmak iyidir abi, fark etmeyin farkında olun” derdi Toprak’a. Zaten Toprak’a Osman Abi’nin gözü neden kör dediğinde Toprak’ın bunu tabii ki fark ettiğini ama asla farkında olmadığını anlamıştı. Osman Abi’nin gözü sikik bir sigara yüzünden kör olmuştu, Yatarken içtiği sigaraya elinden kayarak gözüne düştüğü için.

Farkında olmak olan biten “her şey” hakkında fikir sahibi olmaktır. Sadece sokaktan geçen bir adamın bile farkında olmaktır. Yakın bir arkadaşınla konuşmaktan anlaşmaktır. Dönerciye gittiğinde “abi yeşillik ve mayonez olsun” demene gerek kalmaması farkında olmak değildir. Olay sadece dönercinin senin ne yediği bilmesidir. Farkında olmak dönercinin nereden geldiğini, neden bu işi yaptığını bilmektir. Farkında olmak Osman Abi’nin neden kör olduğunu bilmektir.

Bu farkındalıklar Toprak’a ağır gelmeye başladı zamanla. Rüzgar ise bununla başa çıkabilmek sürekli gittiğini ama yine de bir işe yaramadığını anlatıp durdu. Kendi hayatından tek bahsettiği konu ise sadece buydu. Sürekli gittiği ve hatıraları olduğu. Ne zaman konu buna gelse Rüzgar susar ve yüzünde tanımadık bir gölge olurdu; “Artık gitme vakti dostum” der ve ayrılırdı.

Rüzgar birkaç kez gitti ama Toprak’ın evine, Rüzgar asla davet etmedi onu evine. Toprak o kadar farkındalık arasında bunun farkına varamadı zahir bunu hiç sorun etmedi.

Farkındalık arttıkça Toprak’ta yıldızlar sönmeye başladı artık. Geceleri daha uzun ve karanlık oldu. Göz kapakları ağır gelmeye başladı bedenine. Rüzgar’a her anlattığında boşalan içinin yerine günahlar dolmaya başladı. Acı dolu bir vücuda dönüştü. Kaldıramadı zihni bu kadar farkındalığı. Zihnine sığamaz oldu. “Son bir kez” dedi “hayatın ağırlığının farkındalığından konuşalım Rüzgarla ve bitireyim bu işi.”

Rüzgar her zaman ki saatinde her zamanki yerinde bekliyordu yine Toprak’ı bunlardan haberi varmışçasına.

Anlattı özetle durumu.

“Ne diyorsun yani Rüzgar biterse her şey peki biter mi farkındalık?”

“Zihnin dostun, problem zihnin. Ölünce biteceğini mi sanıyorsun? Hani bi’ kitaptan bahsetmiştin bir kere, “Ama bil ki zihnin sonsuz cehennimdir” diyordu. Ben bu yüzden sürekli ölüyorum Toprak. Ölmek çare değil. Artık bunun da farkındasın.”

Bu sefer Toprak kalktı masadan erkenden ilk kez Rüzgar’ı bırakıp. Evinin yolunu tuttu. Son bir sigara yaktı ve en sevdiği salonunda en sevdiği hayatına son verdi kendini asarak. Sadece bir toprağın altında bir Toprak bıraktı.

Rüzgar mezarına gitti Toprak’ın. “Gördün mü dostum ölmek de çare değil, zihnin peşini asla bırakmayacak” dedi. Attı kolunu Toprak’ın omzuna.

“Haklıymışsın dostum” dedi Toprak mezar taşına bakarak.

“Hadi gidelim burada kış bitti dostum” dedi Rüzgar.

Ölümün farkında oldular.

Asla ölmediler...

Yazar Notu: Peki Osman Abi gerçekten n'asıl kör oldu farkında mısınız?
Demir mi?
Sigara mı?
Ya da kör olan gerçekten Osman Abi mi?
Farkındalığınızdan öperim.



Bu Su Hiç Durmaz
Müzik Seçimi