Hareket saatini bekleyen bir otobüs gibiyim şimdi. duruyorum
öylece. Doluyorum ama ilerleyemiyorum. Evet haklıydın. Sevmiyordun işte
besbelli. Ölmeden evvel aklına gelecek kişi ben değildim. Canın yandığında ilk
beni aramayacaksın. Şarkı dinlerken dahi kurduğun hayallerin hiç birinde ben
olmayacağım. Ellerini tutan ben olmayacağım. Adımı söylemeyi hiç
özlemeyeceksin. Biliyorum bunları. Çünkü hepsi besbelli. Kaybederek büyüyorum.
Dostlarım bir bir gidiyor işte. Artık uyanmak istiyorum. Başkasının kabusu
içine doğmuşum sanki. Sabahın beşinde uyananların anlayacağı türden şeyler söylüyorum.
Artık uyuyamıyorum. Sözlerimin hiçbiri aslen bana ait değil.
Köprünün üzerinde
kaç ampul var?
Artık yalan yok,
kurtulmak için söylenen doğrular var.
Yanlış yok, yanılma
var.
Sevgi yok, kin var.
Herkes silahını kuşanmış,
bu son hamle olacak. Kaybetmekte kazanmakta ebedi.
Şimdi biraz daha açıyoruz
şarkının sesini. Kendimizi dahi duymaya tahammülümüz kalmamış çünkü. Ne kadar
acınası olduğumuzu yalnızca kitaplar anımsatabiliyor.
Lacivert bi' cuma günü
yazıyorum tüm bunları. Bu hafta sonu bir yerlere kaçın diye. Sevdiğiniz insanla bir günlüğüne yok olun
diye yazıyorum. Ne olursunuz yapın bunu, pişmanlık damarlarınızı ele geçirmeden
yapın. Kırılan bir kalbi onarmak dünyanın en güç şeyi çünkü. Her şey için geç
olmadan kaçın, çıkın bu çarklardan diye yazıyorum. Gittikçe eriyen duygular, yok
olmaya yüz tutan aşklar. Kabullenelim ki düşüncelerimizi bizden başka kimseye
söylemeye cesaretimiz yok. Gene de kaybetmeyelim umudumuzu değil mi? Tutunacak
tek dalımız o kaldı çünkü. Çocukça sevinçlerimiz bir tarafa dursun, kalbimizin
asıl hükümdarları dertlerimiz.
Ama yine de günaydın,
yok oluş için harika bir sabah.