Rüyasız





Hiç rüya görmezdi adam. Daha doğrusu sadece kötü rüyalar veya kabuslar. Sürekli terk ediliyordu rüyalarında, daha da yalnız bırakılıyordu. Kimsesiz kalana dek terk ediliyordu. Güneş sisteminden kopmuş, yörüngesiz bi gezegen sonsuz evrende nasıl dolaşıyorsa öyle dolaşıyordu adam rüyalarında. Yeryüzünde.

Yine terk edildiği bi’ rüyanın içinde buldu kendini. İlk kez susmadı, giderken kadın bi’ şeyler söyleyebildi. Rüyasında da olsa bu bir ilkti onun için. “Tamam ayrılalım, sen öyle istiyorsan şayet öyle olsun” demedi bu kez adam rüyasında. “Son kez bakayım gözlerinin içine, öyle git bari be” diyebildi. Bu bile bir zaferdi onun için. Baktı kadının gözlerinin ta içine. En son gözlerini gördü kadının. Uyandı ardından. Rüya görmeseydi kalkardı sabaha, rüya gördüğü için uyandı sabaha. Gözlerinin önündeki gözlerle.

İnsanlar ikiye ayrılır, “Yalnız bırakılanlar ve Yalnız olanlar.” Adam yalnız bırakılanlardandı. Hiç yayılmayacak bir dinin misyoneri kadar yalnız bırakılmıştı. Öyle bir vurmuştu ki dibe; dibin bile canı yanmıştı. Hapsolmuştu dibe. Zamanın görecelilik kavramının kanıtı gibiydi. Dünya dönüyordu dönmesine de adam sabitti. Her şey değişiyordu adamın çevresinde. Adam duruyor, dünya etrafında dönüyordu.


Ağlayarak uyanmıştı adam rüyasından. Kendi omzunda ağlıyordu yine. Bir yalnızlık bütün doğrularını götürmüştü adamın. Ölüm bile ağlatmazken adamı, tutamamıştı göz yaşlarını içinde. Yaşları silmeye tenezzül etmeden balkonuna çıktı. Gümüş renkli bir gün tam da tahmin ettiği gibi. Adam ne zaman ağlasa, ağlamaya meyil etse yağmur yağardı çünkü. İçinde kalan yaşları sakladı, daha fazla ağlayamadığından mıdır nedir yüzünü döndü gümüş renge, ıslattı gözlerini yağmurda. İçinde kaldı yaşlar yine adamın. Yalnız bırakıldığından beri biriken yaşlar öyle bir yağmurla, bir ağlamayla gitmezdi zaten.

Çok yağmur yağdı, az ağladı adam. Zaman geçmedi ama. Kaldı yağmurlarda yüzü ıslandı, gök gürültüsü çığlığı oldu. Kaldı. Yağmur yağdı yüzü ıslandı. Kaldı. Yağmur yağdı. Kaldı.


empyrium - where at night the wood grouse plays