Duraktayım. Beklediğim şey otobüs, bulduğumsa kokun.
İstemsiz olarak arkama, sağıma, soluma bakıyorum. Yoldan geçenlere, gelenlere,
geçmişlere... Sen yoksun, kokun var. Durakta benden başka kimse yok, kokun var.
Bir çarşamba günü, akşama doğru, ara sokağın birinde otobüs beklerken kokunu
bırakmış olabilir misin? İhtimali çok az. O yoldan hiç geçmedin büyük
olasılıkla. Öyle bir durağın varlığından habersiz yaşıyorsun, ama yemin ederim
orada kokun var. Ne yapacağımı şaşırıyorum. Nereye bakacağımı, elimi kolumu
nereye koyacağımı... Bi sıvının buharlaşması insanı bu kadar mı savunmasız
bırakır?
İlk otobüs gelip geçiyor...
Nefes alıp verdikçe sen buralardasın.
İkincisi...
Kokun, çok acayip. İnsan, üstüne saatlerce düşünebiliyor.
Düşünülebilecek her şeyi düşünüp geride bırakmak istiyor. Bir gün bir yerlerde
karşılaşıyor...
Üçüncüsü...
Sen, yolun sonu gibi kokuyordun. Ve ben seni gideceğim yere
varmış gibi sevmiştim.
Dördüncüsü...
Sen, bunu nasıl anlamadın?
Beşincisi...
Otobüse binmek suç işlemek haline dönüşüyor.
Altıncısı...
Ben artık bunu yapamam.
Yedincisi...
Yürümeye başlıyorum.
Hem otobüste sigara içmek yıllardır yasak.