Mavi Oyuncak Araba




Sessizce ayağa kalktı, etrafına baktı hiçbir değişiklik yoktu. Umursamadı. Koridoru yavaş adımlarla geçti ses çıkaran parkelere basmamaya çalışarak. Mutfağa kafasını uzattı, çay bardakları, kurumuş biraz ekmek, içinde ne olduğunu unuttuğu bi tencere hala ocağın üzerinde duruyordu. Portmantodan ayakkabılarını çıkardı. Üç yıl önce dört çift aynı ayakkabıdan almıştı, ucuz olduğundan değil sadece almıştı. Ömrünün sonuna dek bunları giymeyi düşlemişti ardından. Gri hırkasına elini attı, cebinde bir şey ağırlık yapıyordu. Merak etti, elini hırkanın cebine soktu; beşe katlanmış bi kağıt ve oyuncak bi araba. Kağıdı açıp okumaya cesaret edemedi ama yanında taşımanın doğru olduğunu düşündü. Evin kapısını çekti, yine anahtarı içerde unutmuştu. Boşverdi.

Apartmandan çıktı, tanıdık birini görmemek adına kapüşonunu başına geçirdi. Yavaş adımlarla yürüdü. Sahil boştu. Zaten artık kimse kalmamıştı burada. Emekli subaylar ve öğretmen eşlerinden başka. Hava bulutluydu ama açık bi şemsiye gördü, oraya meyletti. Soğuk kumda yürümeyi hiç böyle hayal etmemişti, değişik ama güzeldi. Şemsiyenin altına geldi, yere oturdu. Cebindeki mektubu çıkarttı, okumaya başladı. Yüksek sesle okuyordu, göz yaşları kendinden önce pes etti. Yavaş yavaş yuvarlanıyorlardı, yanağına oradan kağıda. Mürekkebi iyice akmıştı zaten kaliteli olmayan kalemin. Kağıdı yere bıraktı, üzerine mavi oyuncak arabayı koydu uçmasın, uçamasın diye. Ayağa kalktı, hırkasını ve tişörtünü çıkarttı ardından ayakkabılarını. Yavaş ama emin adımlarla yürüdü serin sulara doğru. Dalgalar ayağına çarptığında hala geri dönebileceğini fark etti, ama hemen savdı bu düşünceyi aklından. Su önce dizlerine sonra beline ardından boynuna ulaştı. Soğuk bedenine çarptıkça yaraları derinleşti, bi süre sonra hissetmez oldu hiçbir şeyi. Rahatlamıştı artık kurtulmuştu tüm bunlardan. Küçük kulaçlarla kıyıya ulaştı. Rüzgar daha da şiddetlenmişti sanki. Kumsala uzandı, derin nefes aldı.