Gebe Saatler




Uyandım. Uyanmamam gereken bi saatte uyandım. Hava zifiri karanlık. İçimdeki sıvı atığı vücuduma baskı yapıyor, tuvalete gitmem lazım. O uyandırmış olmalı beni, insanın çişi tarafından uyandırılması... Saat kaç acaba? Uyuyalı kaç saat oldu? Kaçta uyudum? Nasıl uyuyakaldım?Telefon yatağın altında eğilip almaya üşeniyorum. Oda buz gibi. Elimi, kolumu ayıramıyorum vücudumdan. Yorgandan çıkarmak siperden çıkarmak gibi geliyor, kıyamıyorum koluma. Hava zifiri karanlık. Elektirikler yoktu uyurken, hala yok. Telefon yatağın altında, yatağın altı çok uzak, tuvaletin yolu çok uzun.

Tekrardan uyuyakalmaya çalışıyorum. Uyanmadan önce rüya görüyordum sahi, ne görüyordum? Gündoğumu... Hava sıcak, Bilecik'te sadece bir kere gittiğim cafenin terasındayım. Sadece bir kez gittiğim ve terasında frambuazlı kahve, çay ve sigara içtiğim cafede gün doğumunu izleyeceğim. Manzaranın çok güzel olacağını biliyorum çünkü daha önce fotoğrafını görmüştüm öyle bir anın. Aylar aylar önce gördüğüm fotoğrafın rüyamda işi ne? Cafede neden yalnızım? Bilecik'te yaz, hava sıcak, gün doğumu güzel...

Yok gitmiyor. Gitmeyecek gibi. Rüyamı düşünerek uyuyakalmaya çalıştım, sonuç başarısız. Uyandığımda kalkıp gitseydim çok daha az zaman harcayacaktım. Telefona uzanmam lazım, ve uzanıyorum, artık elimde. Lenslerim kurumuş. Bildirimler, bilmem neler, şarj %11, saat 5 küsür.
Topladığım gücü telefonu almak için harcadım tuvalete gitmeye yine üşeniyorum. Oda gerçekten buz gibi. Whatsapp'a bakıyorum. Rehberimde 32 kişi var, biri engellenmiş. Rehberden silinse iyi olacak, çok uzun iş.

Vücuduma yapılan baskı iyice arttı. Şimdi uyuyakalsam da 3 saat sonra kalkıp yapsam, uğraşıyorum. Bugün ne yapacağım? Evden dışarı çıkmam. Çıksam mı? Bu karda? Çıkmam. Çıksam ne yapacağım, boşver. Karnım acıktı gibi sanki. Canım çay çekti. Sabah olsun da güzel bi kahvaltı yapalım.

Horoz ötüyor. Çok şaşırıyorum. Bu soğukta horoz mu öter? Tanrının çalar saati...aksamıyor. Gerçekten çok ilginç. İbiğine kar düşen horoz, ötüyor.

Olmuyor, içimden sayıyorum, bir ki üç! Yorganla çarşafın arasından çekiliyorum. Yataktan çıkınca eğilip ona soruyorum, "Üşüyor musun?". Cevap olarak iyice ceninleşiyor, anlıyorum.
Telefon ışığıyla tuvalete gidiyorum. Dönüşte battaniye arıyorum. Kolumda battaniye arkadan bir ses. Elektrikli süpürgenin kolu düşüyor, görmüyorum ama biliyorum. Battaniyeyi yorganın üzerine örtüyorum, odadan tekrar çıkıp bi sigara içiyorum. Dumandan yuvarlak halkalar yapmıyorum. Az önce örttüğüm battaniyeyi yorganla birlikte kaldırıp arasına giriyorum.

"Sigara kokuyorsun." diyor. "Üstümü değiştireyim mi?" diyorum. "Hayır, gerek yok.", hayır demese hiç üşenmeyeceğim o an. "Saat kaç?" diyor, gözlerini hiç açmadan konuşuyor. Ben bazen onun gözlerini hiç açmadan konuşmasını seviyorum. "Sigaraya zam geldi mi acaba" diyorum. "Yarın ekmek alırken sorarım, uyu hadi.." diyor. Elimi tutup belini sarıyor. Nasıl uyuyakaldığımı şimdi hatırlıyorum.