Geçen
akşam tiyatroya diye çıkmıştık evden. Sahneye vardığımızda bilet kalmadığını
öğrenmiştik. Halbuki daha sabah aramıştım. Hani çok yer var diyorlar dediğim
konuşmaydı. Neyse demiştik başka akşamaymış. Karların üzerinde yavaş yavaş
ilerlemiştik. Evimize giden yolu yavaş yavaş kısaltmıştık. Hani çam ağacının
önünde fotoğrafını çekmiştim. Ellerim donmuştu hani. Sanırım o günün akşamıydı.
Hani çekip gittiğin akşam.
Senden
sonra sanki saatler anlamını yitirdi. Gidişini mi kabullenememiştim yoksa
seninle gidemeyişimi mi ? Bilemiyorum tam olarak ama ters giden bir şeyler
vardı. Veya ters gitmiş, bilemiyorum. Hani şu tam hatırlamadığım akşamın
sabahında pencerenin önündeydim. Bir adam ağır ağır iniyordu yokuştan. Hani şu
tiyatroya diye çıktığımız akşam kayıp düştüğümüz yokuş. Tam bizim düştüğümüz
yerde o adam da düştü. Sorun bizde değilmiş meğer. Sonra ben yine pencerenin
önündeydim. Adam ağır ağır çıkıyordu yokuştan. Sonra bizim apartmana girdi.
Hani seninle tiyatroya diye çıktığımız akşamın dönüşünde yaptığımız gibi. Sonra
ben yine bekledim pencerenin önünde. Hani seninle tiyatroya diye çıktığımız
akşam eve dönmüştük sonra tartışmıştık ve sen gitmiştin. İşte adam da böyle
gidecek mi diye bekledim. Sabaha kadar bekledim. Adam gitmedi. Sen gittin. Adam
gitmedi.
Geçen
sene pek kar olmadı. Bir şeyler sanki tam olmadığı zaman başka şeyleri de
oldurmuyor. Bu mektubu sana geçen sene bu zamanlarda yazmıştım. Ama kar tam
olmadığı için gönderememiştim. Sanırım şu ara bir şeyler tam gibi hayatımda. Gitmeyen adamın fotoğrafını da gönderiyorum.
Sevgilerimle,
Fehmi.