Korkulara sar beni gecenin tam dibinde, aşağı mahallenin
aşağısına doğru. Belki yuvarlanırım, belki uçar, belki susar ölümü beklerim.
Sus derim orospu çocuğu sus. Beni öldürmenin sadece bir yolu var, önce bana
hayat vermek. Ölmez ulan işte ölmez ölüler. Sonbahar sevinç verdi rüyanın
kardeşi kabusun içinde yaşayan bir kıza. Duman içinde kafasında bir şey olan
cesetler haykırdı çok yaşa diye. Distopialar çok güzeldi be orada. “Mırık çık
gizel ımınakıyım” dedi bar sahibi.
Yazıyı güzel dostum Selim Kahvecioğlu’na devrediyor ve
Alexise selam ediyorum.
İnsanlar güzel şeyler yapıyorlar be Ege. Güzel müzik yapıyorlar ne bileyim güzel kitap yazıyorlar. Çok güzel film çeviriyorlar be. Ortaya çıkan eserleri kimi zaman anlamıyoruz bile. Hem de o eserleri üreten insanlarla aynı gezegende yaşadığımız halde. Neyimiz eksik bizim, bizde fazla olan ne ? Hayatlarımız artık daha hızlı. Sadece bu. Hızlı tüketiyoruz. Hızla tükeniyoruz. Her şey aynı mı, her yerde aynı mıyız ? Kaçımız iyi yanlıyız ? Hangimiz yanlıyız ? Bilmiyorum.
Yazıyı güzel dostum Ege Ersöz’e devrediyor ve Alexise selam
ediyorum.
Yazıyı güzel dostum Selim Kahvecioğlu’na devrediyor ve
Alexise selam ediyorum.
‘’Her son kendini hazırlar.’’Diye bir cümle daha önce
kuruldu mu, bilmiyorum ama şuan tam yeri ve zamanı. Gel sen beni dinle. Sesim
öyle güzel değil ama sen beni bi’ dinle. Gitar falan çal hatta. Hani bazen
Hindistan’dan kalkıp Kanada’ya gitmiş fakat geri dönememiş gibi hissedersin ya.
Hissetmez misin ? Ben hissediyorum. Halbuki ne Hindistan gördüm, ne Kanada.
İnsanoğlu hissediyor işte. Organ yangınları için bir şeyler yapmalıyız gibi
geliyor. Haksız mıyım ?
Hayatınızın geri kalanını sayın okur, size devrediyor.
Alexise selam ediyoruz.