Zincirleme Hayal Tamlaması




Yürüyen merdivene adım atıyorum. Benden bir iki saniye önce adımını atmış olan adam yürüyen merdivenin basamağında ikinci basamağa yükseliyor. Aramızda bir basamak bırakıyorum, sonraki basamakta ben de yol almaya başlıyorum. Bu sırada adamın elindekini fark ediyorum.

Adamın elinde zincir var. Birden afallıyorum, tırsıyorum da inceden nedense. Tesbih çeker gibi zinciri çekiyor, elinde de hiç yabancı durmuyor. Bi insan bu saatte neden elinde zincir çekerek yürüyen merdivenden çıkar? Sinirli mi acaba diye merak ediyorum. Birinin ağzını yüzünü dağıtmak istiyor mu? Dövdükten sonra karnına son tekmeyi atarak okkalı bir küfür sallamak istiyor mu? Adamın arkasında olduğum için yüzünü göremiyorum, e soramıyorum da, bilmiyorum ne hissediyor.

Sonra bilmem neden, adamın gençliğini hayal etmeye çalışıyorum. Bir lise çıkışında ayağını okulun duvarına dayamış, ağzında bir sigara, sakallar çıkmış, o zamanlar çok canlar yakıyor, ama onun gözü Aysel'de... Bekliyor, Aysel'in çıkış saati... Elinde zinciri, çekiyor... Aysel'i görünce tutacak kolundan çekecek kenara, zincirin bi halkasını çıkarıp Aysel'in parmağına takacak. "Aysel!" diyecek, "Bunu çıkarma parmağından, benim gönlüm sende, gözüm hiçbir şey görmüyor lan!". Zil çalıyor, Aysel görünüyor, yanında başka bi oğlan. Aysel oğlana gülüyor, lan Aysel... Sigarasının üstüne basıyor adam, karışıyor kalabalığa...

Amaan Aysel zaten sürekli saçını elliyordu, sanki bozulmuş da düzeltiyor. Dikkatimizi dağıtırdı o bizim abim, takıntılılık yapar "Aysel oynama saçınla" derdik huzursuzluk çıkarırdı Aysel, boşver.
Kapatalım şu hayali, geçmiş gitmiş zaman. Arka fona bi ankara havası koyuyorum ben, kafamız dağılsın.

Sonra abi birden oynamaya başlıyor, dizleri kırmış, topuğuna basa basa... Görmediğim ağzıyla şarkı söylediğini hayal ediyorum. "Zinciri tesbih yapmışım çekiyormuuğmuş, adını duydukça oynuyormuğşuumm" zinciri sallaya sallaya döktürüyor, Allaaah! O kadar komik oluyor ki gülüyorum ister istemez. Sonra adam fark edecek diye çekiniyorum.

Neyse tam o sırada yürüyen merdivenden iniyor adam. Arkasındaki basamağın bi arkasındaki basamakta olduğum için benim yolculuğum da bitiyor. Adam köprünün bi ayağından, ben başka bi ayağından evlere dağılıyoruz.

Ben eve gelince de adamı düşünüyorum. Gülüyorum yine kendi kendime, şaşırıyorum, neden bile arıyorum. Sonra oturup yazıyorum.


(Adamın bu yazıyı okuduğunu hayal ediyorum. Elindeki zinciri filmlerdeki tesbih koparma sahnelerinde olduğu gibi sıkıyor. Sıkıyor sıkıyor, zincir parçalanıyor. Kamera yerde iki üç kere seken halkaya odaklanıyor ve arkadan adamın sesi duyuluyor: "Bulun bana şu gripijamayı!")