Portakal Çiçeği



İş yerinden çıkalı yarım saat kadar olmuştu. Hava haylice serindi, elleri cebinde hızlı hızlı yüzünde tatlı bir tebessümle yürüyordu. Manavın önünde durdu portakallar renk kartelalarındaki turuncuları utandırmak istercesine gururla duruyordu tezgahta. Bir kilo kadar aldı, devam etti yoluna. İlerde sağda bu soğuk havaya aldırış etmeden oturan çiçekçiyi gördü, yaz kış demez orada olurdu her gün. Elini cebine attı, ancak yarın minibüse binebilecek kadar parası vardı. Hüzünlendi biraz. Devam etti yoluna. Etraftaki insanların yüzlerine dikkatle bakıyordu, hepsinin suratından bitik bi ruh hali seziliyordu, bunu anlamak için illa müneccim olmaya da gerek yoktu. Herkese inat daha da gülümsedi, adımlarını hızlandırdı. Sokaktan sola saptı, evi tam karşıdaydı. Ne salonun ne mutfağın ışıkları yanıyordu, trafiğe takıldı herhalde diye düşündü. Merdivenleri tırmandı. Kapıyı açtı, ev çok sessizdi gerçekten gelememişti henüz. Mantosunu çıkardı, portakalları ve cebindeki son kuruşları mutfak masasına bıraktı. Salona meyletti. Masa lambası açıktı, masa darmadağın. Siyah kapaklı defteri eline aldı. Aslında bu konu üzerine uzun uzadıya konuşmuşlardı, özel ve şahsi olduğuna dair. Kendine hakim olmak konusunda çok zorlanıyordu mesele bu defter olduğunda. İçinde neler olduğunu öylesine merak ediyordu ki ve neden bu kadar gizlemek istediğini. Beş sene olmuştu, sadece bu defter ve içindekilere dair bir şey bilmiyordu. Kendine yenildi. Rastgele bi sayfa açtı, okudu.

"... Sesinde birbiriyle oynaşan dalgalar var, yaz gecesi hafif rüzgarla hışırdayan yapraklar. Gözlerinden içleri dolu trenler kalkıyor sanki. İlk okuduğumda anlam yükleyemediğim şiirlere benziyor çehren, seni anlayamamaktan korkuyorum en çok. Yüzüne bakarak sarf edemediğim tüm kelimelerimi yazıyorum şimdi kağıda.. Özür dilerim her şey için, herkesten ama bilhassa senden. Bırakıp gidemediğim şu hayat için özür diliyorum, seni hayli bekletiyorum."

Defteri kapadı, tarihine bakmayı unutmuştu ama artık bi önemi de yoktu.Mutfağa gitti, ışığı açtı. Portakalları yıkayıp ikiye böldü. Hepsini tek tek eliyle sıktı, birinin gırtlağını sıkar gibi belki de daha özenli. İki bardağa pay etti. Kapı anahtarla yavaşça açıldı, başından aşağıya kaynar portakal suları dökülmeye başladı.