Alexis İle Röportaj




25 Haziran 1988 sabahı, Haziran ayına uymayacak şekilde bir fırtına koptu. Kimileri için bir kıyamet habercisi olan bu fırtına, kimileri için yeni bir çağın şafağını oluşturuyordu.

Dünya o gün kurtarıcısını karşılıyordu. Daha önceleri Ingmar Bergman'ın müjdelediği gün gelmişti. "Utanç" artık aramızda ve çok yakınımızdaydı. Biz ölümlüler, kendisini çok sonraları Alexis olarak tanıyacaktık (Alexis Çipras değil bizzat bizim Alexis).

Kaf dağının zirvesine tırmanıp, kendisinin yanına vardığımda sağ olsun beni geri çevirmedi ve bu yüce şahsiyet ile bir söyleşi gerçekleştirme şerefine nail oldum.

E: Merhaba yüce Alexis, bize bu zalım dünyaya geldiğiniz ilk zamanları anlatabilir misiniz?

A: 25 Haziran Cumartesi sabahı hastaneye yetiştirilemeden saat 9.00 sularında 3.980 kg olarak doğmuşum, 26 yaşımda hala 53 kilo olacağımdan habersizdim tabii o zamanlar. Henüz 3 yaşımda SSCB’nn dağılmasıyla ilk hayal kırıklığımı yaşadım. “Nasıy oluy anne” diyebildim sadece. “Nasıy yıkıyıy sesecebe. Öyle otuyma biseyley yap."

E: Yanılıyorsam düzeltin ulu Alexis ama siz önemli bir SSCB maçının olduğu gün doğmuştunuz değil mi?

A: Keh Keh Keh yanılmıyorsun genç dostum, Hollanda SSCB maçı vardı o gün. Maça yetişeyim diye erken indim göklerden ama Van Basten ağlattı bizi o maç, alamadık kupayı.

E: Olsun abi şaapma, üzülme yani o kadar.

A: Bu da can be, bir de Karşıyaka 7 maç üst üste kaybettiğinde bu kadar üzülmüştüm.

E: Eee neyse haşmetli Alexis, okul hayatın nasıl geçti?

A: İlkokula kadar hayatımın en hızlı yıllarını geçirdim zaten oraları geçiyorum. Evcilik oynamalar, doktorculuk oynamalar gırla gitti tırıs döndü. Tam bir çapkındım. Okula başladığım an asosyal bir adam oldum. Ortaokula kadar evdeki bütün meydan lauresse ya da her nasıl yazılıyosa işte, ana britannica, efendime söyleyim ne nasıl yapılır, ne nerededir tarzı bütün ansiklopedileri bitirmiştim. Kesmedi Türkçe sözülükleri de bitirdim, doyamadım 10.000 sayfalık redhouse’u yaladım yuttum. Ayrıca okuduğum 20 ciltlik dinozor ansiklopedisinden sonra Amerikalı arkeolog olmaya karar verdim.


E: Bölüyorum efendim, özellikle Amerikalı mı, yoksa gelişine mi vurdunuz?

A: Özellikle canım.

E: Devam edin lütfen baharatların efendisi.

A: Tabii, bu kararı verirken Türkiye’de olduğumu ve işsiz kalacağımı bilmiyor ya da fark etmiyordum. Akabinde; okumaktan sıkıldım zahir, ortaokula gelince kendimi futbola adadım. Ada futboluna keh keh keh. Abimin başkanlığını yaptığı mahalle takımının yıldızıydım. Tabii o zamanlar anarşizmin ne menem bir şey olduğundan tam haberim olmasa da, şurada yani göğsümün tam ortasında kirli sakalıyla bir anarşist yatıyordu. Abimin takımı; mahalle liginde başarıdan başarıya imza atarken, yanıma aldığım bi’ kaç arkadaşım ile kulübü yıkıp kendi sikko kulübümü kurdum ve başarısız oldum. Sportif başarısızlık benim için problem değildi, katılmak önemliydi tabii ki de yarışmacı arkadaşlara başarılar diledikten sonra kapattım kulübü. Fakat asıl başarım çok sevdiğim abimin, çok sevgili kulübünü yıkmaktı. Kişisel bir şey değildi abim de biliyordu kızmadı bana hiç.

E: Futboldan devam edelim isterseniz, Mighty Alexis'in ilerleyen yıllardaki futbol hayatı nasıldı?

A: Futbolda hızlıca yükseldim ama antrenmanlara katılmayı sevemedim bir türlü. Çoğu maça antrenman yapmadan çıkıyordum. Keyfim yerine gelir de antrenmana katılırsam, kendi kendime frikik çalışıp, çalım alıştırmaları yapıyordum.

E: Size de bu yakışır haşmetlimiz, lütfen lütfen bölmeyin devam edin.

A: Tabii devam edicem lan, sana mı soracam !!! Nöbetçiler !!!

N: Buyur abi

A: Bi su verin dilim damağım kurudu şerefsizim,

N: Eyvallah abi

A: Neyse, benim bu star havalarıma dayanamayan hoca ligin dördüncü haftasında iken 12 gol 16 asistle oynadığım halde beni kovdu. Diğer kulüplerde de aynı şeyi yaşayınca, biraz da sakatlıklar peşimi bırakmayınca futbolu bıraktım işte. ( Derin bir iç çekti ulu adam, renk körü gözlerinde bir ispinoz kanat çırpıyor, kanat çırpan ispinozu şahinler havada kapıyordu)

N: Buyur abi suyun.

A: Eyvallah canım

E: Lise hayatınızı biz hayranlarınıza kısaca özetler misiniz?

A: 4.47 ile bitirdiğim ilköğretim derecesi ile halkın düzgün diye tabir ettiği bi’ liseye gitmem bekleniyordu ama evime yakın olan liseyi, Karşıyaka Lisesi’ni tercih ettim. En yanlış kararlarımı tam da burada, bu zamanlarda vermeye başlamıştım zaten. “abi kızlar ortamı bozuyo ya erkek erkeğe takılalım ” akımının öncülerinden olmuştum. Lise yıllarım; alkolle tanışma, ev ortamlarında sağa sola kusma, ansiklopedi yerine romanlar ile geçti. Arkadaşlarımın boy ortalaması 1.85’e yükselince basketbol oynamak zorunda kaldım. Fakat hayatımın en eğlenceli yılları da bu lise yıllarına tekabül etti. Mert tekabül gibi eski kelimeleri de çok severdi.

E: Mert dediniz, gerçek adınız Mert mi kudretli efendimiz?

A: Aslında gerçek adımdan ziyade eski kişiliğimin adıydı Mert. Sonraları yavaş yavaş Mert kayboldu ve kaderimin bir parçası olan Alexis ortaya çıktı.

E: Vaaaaay kendinden üçüncü tekil olarak bahsetmeler falan, şşşşştttt yakıyosun Alexis reis

A: Uzatma ulan!!! Nöbetçiler!!!!

N: Buyur abi,

A: Şu bardağı alın artık elimiz ayağımız çarpıyor, iki sohbet ettirmediniz.

N: Eyvallah abi.

A: Koskoca adamlara iş öğretiyoruz mirim, böyle de olmaz ki yahu.

E: Sıkmayın siz canınızı efendim. Bize üniversite yıllarınızı anlatır mısınız biraz?

A: Arkeolog olmaya karar vermiştim, Kocaeli Üniversitesi Arkeoloji Bölümünü kazandım fakat arkeoloji beklediğim gibi çıkmadı. Yine de yaptım ısrarla. "He kazı yaptım kaz öldü." Tıynetinizi. "He mezarcı." Cibilliyetinizi. Cibili cibili şak şak şak. (Yüce Alexis burda biraz takıldı, kendisini ensesine vurmak suretiyle resetledim)

E: Devam edin sayın Alexis

A: Arkeolojiydi kazıydı derken İzmir’i unuttum tabii sonra da şehr-i Kocaeli’yi beyninden vurup terk ettim. Dönüp arkama dahi bakmadım bir daha.

E: Sonrasında ne oldu? Nasıl Alexis oldunuz?

A: Döndüm kutsal topraklarıma. Hayatımda ilk kez yerleşik hayata geçtiğimi hissettim. Askere bile gittim geldim bu esnada. Geldikten sonra bile niye gittiğimi sorgulayacak kadar da yanlış karar uzmanıydım tabii.

E: Peki ya sonra nasıl bir halk kahramanı, bir kurtarıcı oldunuz? Az önce sordum ama cevabını alamadım nasıl Alexis oldunuz?

A: He o mu, olduk olum işte bi şekilde ölçmedik ki kehkeh (Ne kadar da mütevazı bir adam, bu yüce kurtarıcı). Neyse karşim ben Tükan'a dönüyorum babam sıkılmıştır.

E: Kendinize iyi bakın haşmetli Alexis

A: Nöbetçilere söyle çaylar benden.

E: Abi çok sağol ya eyvallah, mahçup oldum.

A: Estağfurullah karşim ne demek...

Röportajın son sözü bu oldu ve kalabalığın arasında bir kar tanesi misali kayboldu, yüce Alexis.