Bas Pedala




Kendimi yine çok sakıncalı saniyeler içerisinde buluyorum. Kocaman bir çim havuzunun içinde her biri kendi içinde insanlar. Sahil şeridinde tedirgin giden, bisiklete binmeyi yeni öğrenen, cesur çocuklar. Kimi var akşam iki liraya alacağı pilavın parasını toparlayabilmek için gün boyu boş bira şişelerini topluyor. O kadar ayrı dünyaların içinde yan yanayız ki, her şey o kadar iç içe ki. Bütün bu serüvenin içinde herkes kendine bir ritim belirliyor ve öyle yaşamaya başlıyor. Kimi hareketli, hep enerji dolu. Kimi çok romantik, aşk saçıyor. Ama hep bir ritim var devam eden. Köpeğine günlük gazeteleri okuyan kırk yaş üstü kadınlar düşünün bu koca çim havuzunda. Sevgilisini terk etmek için bahaneler arayan adamları, kadınları düşünün. Ve siz biraz düşünün. Tüm bunlar yaşandıktan dört saat sonrasına gitmek istiyorum. Biraz daha ileride izlerken kendimizi, yolun ucunda uzayan bir müzik ve bir şehrin tam kalbinden yıldırımlarla vurulmasına tanıklık edelim. Her seferinde daha yakından. Ve daha da acıtan tokatlar gibi düşerken yıldırımlar açıklanabilecek tek şey, yolda olmak. ‘’Ve’’ demek ? ‘’Senden umut yok.’’ Yoldayız henüz. Bas pedalı gökyüzüne.