Sanki içinde bulunduğumuz anlar değersizmiş, sanki bize
yetmezmiş gibi bir de kalkmış bazen diye bir kelimeye takılıyoruz. Alıyoruz onu
bazen öyle, bazen böyle yok efendim şöyle diyerekten çevirip çevirip
kullanıyoruz. Ama hayat bazen, bütün bu bazenlerimizi saf dışı bırakarak bize
öyle bir yol çiziyor ki gerçekten apışıp kalıyoruz. Bu dünyada, geleceğinle
yüzleşeceksin. Geçmiş sadece bir hatıra ve onun bir bölümünü alırsan, hikaye
olur. Bütün bu yaşananlar, bütün bazenler işte bu hikayenin başlangıcı.
Bir martının günün ilk ışıklarıyla yuvasından kanatlanıp,
yumurtadan yeni çıkmış yavrularını doyurmak için göklerde süzülmesi ile sabahın
körü saatlerde tıklım tıklım otobüslere binen ve işine gücüne bakmak için
uğraşan bizden ne farkı var ? Martı bu kadar sade bir çaba içindeyken bizim bu
kadar komplike hayatlara sahip olmamız neden ? Neden kendimizi ve çevremizi bu
kadar karmaşıklaştırıyoruz ? Bütün bu bir şeyleri elde edebilmek için
gösterdiğimiz büyük çaba niye ? O an geldiğinde bir gün daha fazla yaşamak için
yapmayacağımız şey yok. Ama bu çaba bu kadar basit bir amaç için olamaz.
Olmamalı.
Ortalama bir ömüre kaç bilgi sığar, kaç kilo çeker
öğrendiklerimiz ? Ne kadar dindirebiliriz ağlayan küçük bir çocuğun göz
yaşlarını, kaç bombayı etkisiz hale getirir sözlerimiz ? Alnı secdeden yeni
kalkmış kaç anneye umut olabiliriz ?
Bazen şöyle olur diye başladığımız cümleleri kurarken o
kadar benciliz ki, gözümüz ne kopan bacakları görüyor, ne de yetim kalan
çocukları. Yitip giden hayatlar karşısında kayıtsızlaşıyoruz her geçen
saniyede. Bu kadar boktan giderken her şey. Bizim dışımızdaki her şey. Kendi
küçük dünyamızdaki ufacık noktalarda mutluymuşuz tavrını takınıyoruz. Ve
inanıyoruz. Okyanus görmeli insan. En yüksek dağları görmeli belki de ne kadar
ufak olduğunu anlamak için. Yarattığı yapmacık dertleri görebilmek için.
Yaşadığım her şey o kadar küçük geliyor ki utanıyorum. Yüzüm kızarmasa da
parmak uçlarım titremese de bütün bu yaşananlar karşısından nutkum tutulmasa da
utanıyorum. Bu kadar mıydı insan olmak ?
Çorak topraklar ortasında bir piyano başında, ağzımda yarım kalmış bir sigarayla bulmak istiyorum kendimi. Tüm çaresizliklere basmak
istiyorum piyanonun tuşlarını. Tüm yanlışlara haykırmak istiyorum notaları en
pesten. Hiddetlenmek istiyorum tüm bu zamansız acılara. Başım savrulurken sağa
sola biraz olsun dinmesini istiyorum tüm acıların. Kısacık da olsa bir mola
istiyorum kanat çırpan kuşların özgürlüğüne. Biraz olsun kanat seslerini duymak
istiyorum. Çok mu şey istiyorum başım savrulurken. Biraz ruha dokunmak, biraz
huzur. Kalmıyor elimizde ne bomba ne para. Çok mu şey istiyorum. Biraz huzur… O
naif notaları istiyorum sadece içimizi huzurla dolduran. Ne kira derdi, ne
fatura biraz olsun huzur. Çok mu şey istiyorum o dul kalan anne için ? Biraz
huzur…